Rüyalar Şehri Venedik


Venedik İtalya'nın doğusunda 114 adacıktan oluşan bir adaymiş. Venedik'de adacıkları 170 kanal birbirine bağlar. Bu kanalların üzerinde 135 köprü varmış.





Sabahın 6'sında yola çıktık. Trene bindik 3 saat sonra Venedik'deydik. Hemen 5 euroya bir harita aldık. Aman nasıl yağmur yağıyor anlatamam, şemsiye de yok sırılsıklam olduk. Hintliler istasyonun yakınında şemsiye satıyorlar. Bir şemsiye 5 euro ama biz pazarlıkla 3 euroya 2 tane aldık. Bir de tuvalete gidelim dedik. İstasyonun alt katına indik. Tuvaletler ücretsiz, fakat tüm tuvaletler alaturka. Avrupa'da bu tuvaletleri görmek benim çok garibime gitti.




Elimizde harita yürümeye başladık. Baktım rüya gibi muhteşem bir görüntü. Ortada bir kanal kenarlarında evler önlerinde birer kayık bağlı. Yani evlerin kapısı kanala açılıyor. Hep anlatırlardı herkesin bir kayığı var diye... Kayığı olmayanları da motor taksiler taşıyor. Sonra bir köprü... Venedik'in sembolu gondollar kanalda gidip geliyor, turist gezdiriyor. Gondolla gezmek çok pahalıydı binmedik, yalnız fotoğrafını çekmekle yetindik. Köprüyü geçip içlere doğru yürümeye başladık, küçük küçük dehlizler iç içine geçiyor (ben bu dehlizleri Mardin'e benzettim), her yer birbirine benziyor. Çıkmaz sokaklar, dehlizler Venedik ayni labirent gibi. Arada bir yolumuzu kaybediyoruz, tekrar haritaya bakıp buluyoruz.



Yürürken bir meydana geldik. Dükler sarayı ve San Marco meydanı. Bu meydan 175 metre boya 82 metre ene sahipmiş. Yani çok büyük. Orada büyük bir kilise var. San Marco kilisesi. Ne muhteşem bir yapı. O zamanda hiç bir teknoloji yokken bu muhteşem yapıları nasıl yapmışlar anlamış değilim. Bu meydan akşamları boydan boya masalarla döşenir, insanlar yemek ve kahve içmeye gelirlermiş. Ayrıca müzik çalar dans ederlermiş. Yılın belli gününde karnavallar düzenlenirmiş, Venedik'liler maskelerini takıp çılgınca eğlenirlermiş. Biz kışın gittiğimiz için bu etkinlikleri göremedik. Biz döndüğümüzün ertesi günü bu meydanı su basmış. Biz gazetelerden öğrendik.




Arada dükkanlara bakıyoruz. Dükkanlar ışıl ışıl, her yer hediyelik eşya dolu. Venedik'in meşhur murano camları var, cam üzerinde çok güzel renkler... 3 tane kolye, küpe aldık. Bir de maskeleri var, ceşit çeşit maskelerden 2 tane de maske aldık. Yürümeye devam ediyoruz.




Büyük kanalın üzerinde Rialto köprüsüne geldik. Bu köprü 1440 yılında onarılmış. Bu köprünün iki yanında alışveriş yapılacak yerler var. Köprüden kanalı, hele gondolların geçişini seyretmek çok muhteşem bir şey.



Venedik'te o muhteşem pizzalardan yedik. Sonra giderken biraz pizza alıp otelde yeriz dedik. Bir pizzacıya geldik. İçeride çalışan birisi pizzayı lahmacun gibi kıvırmış yiyor. Kızım "anne bak pizzayı lahmacun gibi kıvırmış yiyor" dedi. Allahtan adam bizi duymadı. Bizim türkçe konuştuğumuzu duymuş nerelisiniz dedi. Biz de Istanbul'da oturuyoruz dedik. Adam Elazığ'lıymış, yani her yerde Türkler var.




Sonra 7 gibi trene binip Milano'ya doğru yola çıktık. Sabaha karşı kızım Tampere'ye, okuluna döndü. Ertesi gün ben 12 saat rötardan sonra Istanbul'a, vatanıma kavuştum.


Yorumlar

  1. merhaba, ziyaretiniz için çok teşekkür ederim.
    İtalya görmeyi istediğim ülkelerden biri, paylaşımlarınız için teşekkürler...
    sevgiler...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yazin!